Türkiye’nin siyasi tarihinde, çözüm süreçleri her zaman zorlu sınavlardan geçti. 2013-2015 yılları arasında yaşanan barış süreci, özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde yıllardır süren çatışmaların sona ermesine dair büyük bir umut olmuştu. Silahların sustuğu, ölümün durduğu bu dönemde, birçok kişi geleceğe umutla bakıyordu. Ancak, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra ülke tekrar kana bulandı, bombalar patladı ve o umut yerini kaosa bıraktı. Bugün geldiğimiz noktada, aynı hataların tekrarlanmaması için hepimizin büyük bir dikkatle süreci izlemesi gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 1 Ekim tarihinde Meclis’i açış konuşmasında “İç cepheyi güçlendirmemiz lazım” çağrısından sonra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DEM Parti sıralarına giderek DEM Parti milletvekilleri ile tokalaşmıştı. Ve ardından meclis konuşmasında bizim uzattığımız el boşuna değildir diye bir açıklama yaptı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bu konuşması ile sınırlı kalmayıp 22 Ekim’de partisinin grup toplantısında Abdullah Öcalan’a seslenerek, “Öcalan işin içinde olmazsa bir şey çıkmaz diyenlere de sesleniyorum; Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşsun, terörün tamamen bittiği, örgütün lağvedildiğini haykırsın” ifadelerini kullanmıştı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin geçtiğimiz günlerde yaptığı bu konuşma Türkiye gündemine bomba gibi düştü. MHP’nin sert politikalarıyla tanınan liderinin bugüne kadar alışık olmadığımız bir söylemiydi.
Ancak, bu açıklamaların sıcaklığı henüz dinmemişken, Ankara Kahramankazan’da bulunan TUSAŞ tesislerine yapılan silahlı ve bombalı saldırı, barışa giden yolun ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha hatırlattı. Bu saldırıda 5 kişi yaşamını yitirdi, 22 kişi yaralandı.
2015’te çözüm sürecinin bozulmasının ardındaki kıvılcım, ülkeyi kanlı bir döneme sürükledi. Barış sürecini baltalayan olaylar ve söylemler, toplumda derin yaralar açtı. Ekonomiden güvenliğe, pek çok alanda Türkiye büyük kayıplar yaşadı. Şimdi, aynı hataların tekrar edilmemesi için her zamankinden daha dikkatli olunması gerektiğini gözler önüne serdi.
Bahçeli’nin açıklamaları umut verici olsa da, bu sürecin doğru yönetilmesi büyük önem taşıyor. Çünkü barış, sadece masa başında alınan kararlarla değil, toplumsal mutabakatla mümkün olabilir. Bugün Türkiye’de hem siyasi aktörlerin hem de toplumun büyük bir kesimi, barışa giden yolu arzuluyor. Ancak bu tür saldırılar, bir çözüm süreci tekrardan gerçekleştirilecekse kesintiye uğratılmamalıdır.
Türkiye’nin geleceği barışa bağlı. Siyasi liderler, bu kırılgan dönemde sorumlu davranmalı ve toplumu daha fazla kutuplaştıracak söylemlerden kaçınmalı. Bu süreçte herkesin elini taşın altına koyması şart.
Önümüzdeki günler, bu süreçte ne gibi adımlar atılacağını gösterecek. Sadece hükümet değil, toplumun her kesimi bu süreçte dikkatli olmalı ve barışı savunmalı. Çünkü barışın kıymeti, ancak kaybedildiğinde daha iyi anlaşılıyor.