“Rojbash” filmi, 1990’lı yılların ortalarında sahnelenen aynı isimli tiyatro oyununun, 25 yıl sonra yeniden bir araya gelen oyuncular tarafından tekrar canlandırma sürecini anlatan bir yapım olarak dikkat çekiyor.
Film, yalnızca bir tiyatro eserinin yeniden sahnelenmesi, genel olarak meydana gelen olaylar değil, aynı zamanda o ruhun ve toplumsal hafızanın, bireysel yolculukların ve hesaplaşmaların derinliklerine iniyor.
Yıllar önce aynı sahneyi paylaşan oyuncular, yaşadıkları farklı yönlere sürüklenmesiyle başka hayatlar kurmuş ve kendilerinin farklı kimlikler inşa etmişler. Ancak yıllar sonra aynı oyunun çatısı altında buluşmaları, hem eğlenip hem de kendi geçmişleriyle yeniden yüzleşme fırsatı sunuyor.
Bireysel yolculukların ötesinde bir toplumsal hafıza inşası olarak da işlev gören filmin ana temalarından biri de kuşkusuz karakterlerin kendi iç dünyalarıyla ve geçmişteki rollerinin etkileriyle nasıl başa çıktığı gözler önüne seriyor.
Karakterlerin farklı yaşam yolculuklarından geldikleri halde ortak bir geçmişe sahip olmaları, filmin toplumsal ve bireysel bellek arasındaki karmaşık ilişkileri derinleştiriyor.
Toplumsal Hafıza ve Kürtler
“Rojbash” aynı zamanda kültürel ve dilsel yasakların yarattığı derin travmaların da bir devamı.
Filmin görsel dili ve simgesel anlatımı, Kürtçenin yasaklı olduğu dönemlere vurgu yaparak, bu baskının karakterleri üzerinde mevcut etkisini de yansıtıyor.
Bu yasakların yalnızca geçmişle sınırlı değil, günümüzde de devam ettiğine göndermeler yaparak, geçmişin gölgelerinin hala ne kadar güçlü olduğunu hatırlatıyor.
Böylece filmin geçmişini anlamayı sürdürmesi; Aynı zamanda izleyiciyi toplumsal hafızanın dinamikleri üzerine yazmaya davet ediyor.
Yönetmen, yasaklı bir dönemin simgesel sahneleriyle canlandırması, günümüzle bağ kurarak filmin eleştirel tonunu güçlendiriyor.
Filmde kullanılan renk paletinin karanlık durumu ve geçmişin kasvetini anımsatan dijital Flashback’ler o dönemin baskıcı atmosferini daha da belirginleştiriyor.
Yönetmenin tercih ettiği sinematografi, yalnızca karakterlerin içsel dünyalarını değil, aynı zamanda toplumsal kolektif hafızasını da yansıtarak derin bir atmosfer oluşturur.
Bu estetik tercih, izleyiciyi duygusal bir şekilde ortaya çıkararak, bireysel hikayelerden toplumsal gerçeklere ulaşmasını sağlıyor.